13 Mayıs 2011 Cuma

Outlet nereye uçuyor? CEM ERCİYES@Radikal

Bir genç sanatçının ağzından duymuştum, “Lale devri çocuklarıyız biz...” diye. Bolluk-bereket döneminin bir sanatçısı olduğunun farkındaydı. Türkiyeli sanatçıları el üstünde tutan uluslararası sergiler ve bienaller, burslar, genç sanatçı iştahı içindeki galeriler, müzeler ve tabii ki koleksiyoncular... Genç bir sanatçı için hayat belki de hiç olmadığı kadar kolay, fırsatlar bol. Peki bu “Lale devri daha ne kadar sürecek?” Soruya, aynı sanatçı şu şahane cevabı verdi: “Biraz tarih bilen, her bolluğun ardından yokluk döneminin geldiğini bilir. Olsun, önemli olan üretmek; gerekirse kabuğumuza çekilir, biraz daha küçük yaşarız olur biter.”
* * *
Tophane’deki Outlet galerinin vitrininde şimdi ‘Kiralık’ yazıyor. Civardaki genç galerilerilerin öncüsü olan Outlet kapandı mı? Evet, kapandı.
2008 yılında burada açılan Outlet’in adı, zaten her şeyi anlatıyordu. Tıpkı temsil ettiği ve edeceği sanatçılar gibi biraz ironik, biraz kendinden emin. Yurtdışında kendini kanıtlamış sanatçıları, biraz da içeride göstermek, mümkünse piyasayla tanıştırmak, galerisi olmayan sanatçıları vitrinine taşımak gibi bir işi üstlendi.
Galeriyi kuran Azra Tüzünoğlu’nun kocası Halil Altındere, 90’larda kendini gösteren ve günümüz sanatı için buzkıran gibi ilerleyen bir grup sanatçının ele başlarından. Yerleşik sanata karşı çıkan, işleriye uluslararası sergileri gezip duran ama kendi ülkesinde birkaç kurumsal galeride görünebilen bir sanatçı grubu var. O sanatçıların bazısı zamanla kendi yolunu çizdi, bazıları ise ancak 2008’de Outlet’de yeni izleyicilerle buluşabildi.
Sadece Halil Altındere sergilerinin sanatçıları değil tabii, Outlet yenilikçi bir resim anlayışını benimseyen, video, enstalasyon ya da farklı teknikleri deneyen birçok genç sanatçının yer aldığı sergiler açtı. Üç sezonda 62 sanatçının işlerini sergilemişler. Yirmiden fazlası ilk kişisel sergisini burada açtı. Üstelik içlerinde İstanbul dışından yani İzmir, Ankara, Diyarbakır, Antakya, Mardin, Gaziantep gibi kentlerden sanatçılar da var. Nilbar Güreş, Nevin Aladağ, Şener Özmen, Fikret Atay, Servet Koçyiğit, Cengiz Tekin gibi son yıllarda sergi ve bienallerin gözdesi olan, müze koleksiyonlarına giren tanıdık isimler de bu sanatçılar arasında.
Outlet, Tophane’ye taşınan ilk galeriydi, ardından başkaları da geldi ve burada ‘genç kadınların yönettiği’, alternatif sanatçıların yer aldığı bir galeriler bölgesi oluştu. Bir gün, Tophaneli bıçkınlar bu galerileri basınca, herkes onların varlığından haberdar oldu ki, bu ayrı ve acıklı bir hikayedir, geçelim.
Tophane galerilerinin belki de tümü aslında bir arayışın ürünüydü. Diyarbakırlı sanatçı Şener Özmen’in yeni çıkan sanatçı kitabında da sözü edilen ‘düşük çözünürlüklü hayatlar’ DVD teknolojisine geçiyordu. Outlet sadece Tophane’ye dükkan açarak değil, bu sanatçılar için bir arayışa girip olumlu sonuç alarak öncü oldu. Bu arayış, bildik resim-heykelin dışında işler yapan güncel sanatçıları galeri ortamına taşımaktı. Yani sanatçıların hem daha fazla ‘görülebilir’ hem de ‘alınabilir’ olmasını sağlamak. Sanatçıların ve yaptıkları işlerin yaşayabilmesi için bir zorunluluk... Bu süreçte bazı desenlerin, kolajların kendi aykırılıklarını yitirdiğini, ‘ticarileşme’nin komplikasyonlarını da gördük... Ama sonuçta sadece yeni bir sanatçı kuşağı değil yeni bir koleksiyoncu kuşağı ve tarzı da Tophane yokuşlarında doğdu.
* * *
Outlet için yazının başında ‘kapandı’ dedim; aslında bu bir kapanma değil, ‘yenilenme’. Galeri, dükkan sahibinin çıkarttığı sorunlardan uzaklaşmak isterken, her şeyi yenilediği bir başka sürece girmiş. Şimdi Tophane’den uçuyorlar. Sıraselviler Caddesi’nde kendilerine ait yeni mekanlarında yeni bir isimle çalışmaya koyulacaklar. Daha büyük boyutlu işler, daha kalabalık sergiler, daha iddialı organizasyonlara hazırlanıyorlar. Uzun yıllar kullanabilecekleri, birikimlerini geleceğe taşıyacakları, ‘Lale devri’ bitse de ayakta kalacakları bir yapılanma içindeler.
2000’lerin güncel sanatı başka bir kıvam buluyor. Ve Outlet ekibi yine bunun öncüsü olacak gibi görünüyor.
Foto: Gültekin Tekin&Bashir Borlakov

12 Mayıs 2011 Perşembe

OUTLET@VIENNAFAIR 2011





Artists: Fikret Atay, Burak Delier, Bengü Karaduman, Servet Koçyiğit, Şener Özmen, Cengiz Tekin.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

OUTLET@VIENNAFAIR 2011

Europe’s only international trade fair for contemporary art focusing on Central and Eastern Europe takes place for the 7th time in 2011 and is attracting an ever increasing group of fans. This includes private and institutional art collectors, curators, museum directors, gallery owners, artists, critics and people generally interested in art.

Over the past 2555 days the VIENNAFAIR has also developed into an influential springboard for galleries and artists from Central and South-Eastern Europe looking for success in the international art world.

Over 120 renowned galleries from more than 20 countries have been selected by an international committee to showcase their contemporary art work in several areas of fine arts: painting, graphic art, sculpture, photography, media, installation and performance.

An attractive schedule of side events including panel discussions, fascinating museum presentations, art colleges, media and intriguing tours all contribute to make the VIENNAFAIR a great experience for every participant. Moreover, Vienna will be offering complementary opportunities such as access to museums and collections, gallery tours, viewing sessions, parties and top musical features.

Outlet Gallery mit Fikret Atay, Bengü Karaduman, Burak Delier, Servet Koçyiğit und Şener Özmen

ViennaFair 2011

5 Mayıs 2011 Perşembe

Şener Özmen @ YES, WE DON'T


Yes, We Don't
exhibition from 20 may to 14 aUGUst 2011
Opening: thUrsday 19 may 2011 at 6.30 pm
press trip: thUrsday 19 may 2011
press Visit at 11am
Curators:
Joël Benzakin, independent curator based in Brussels
Nathalie Ergino, director of the Institut d’art Contemporain
Institut d’art Contemporain, Villeurbanne/Rhône-Alpes FR

Artists:

Bernard Bazile, Simona Denicolai & Ivo Provoost, Vaast Colson, François Curlet, Jos de Gruyter & Harald Thys, Jeremy Deller & Alan Kane, Francesco Finizio, Richard Hughes, John Knight, Ahmet Ogut, Sener Ozmen & Erkan Ozgen, Julien Prévieux, Michael Rakowitz, Santiago Sierra, Javier Tellez, Carey Young


Yes, we don’t is a paradoxical affirmation, a suspended ‘No’ that openly assumes its absence of illusion and destination. It is not the resistance of Bartleby who with the famous phrase ‘I would prefer not to’ neutralised reality to upset the norms. Yes, we don’t is more a playful and transgressive attitude, sometimes skirting the absurd, the slogan of a posture in which suspension is affirmed before a decision about possible destinations and measurement of the amplitude of its reception…


Yes, we don’t is formulated in an unprecedented multipolar, virtual and globalised period, imprinted with the acceleration—without limits and without reference points—of data pertaining to both the media and economics and to science and culture. Our perception of time is therefore dislocated, precipitated and tense. Time is no longer a homogenous notion but fragmented in the relation of the subject to the world and in the complex relationships that we have with the real.


How can we interact with our times? Is it still possible? What are the means available, if not upsetting then at least occupying and infiltrating the present? Is still possible to talk in terms of territories that are neither those of particularism nor the abstract space of globalisation, nor above all those of general support of the politically correct?

The artists assembled in this exhibition centred on the works of Bernard Bazile and Simona Denicolai & Ivo Provoost focus on infiltrating systems, occupying zones of temporary actions and inflecting the process of certain realities. The point today is less that of condemning and documenting than of marking a critical space and organising the appearance there of multiple forms of insubordination.

The ‘public thing’ (political and economic power, the street and daily life, the world-wide web and the media) is thus material for transformation, ingestion, deviation, transcoding, individual and collective micro-actions and so forth. More than a support for credulous involvement, language
is used as a transverse tool at the service of absurdity and desired ambivalence.
Combining energy and irony, these artists weave subtle strategies that, while they affirm—‘Yes’—, display a degree of negativeness—’we don’t’— clearly showing their subversion, now, and quickly!

30 Nisan 2011 Cumartesi